Yaren Çördük

Yaren Çördük


Domino Taşlarının Altında Kalan Film Sektörü

23 Ağustos 2021 - 16:36

Yıllardır Türkiye’de hissedilen kaliteli filme ve dizilere olan açlık pandemi süresince daha da yüzümüze vuran cinsten bir hal aldı. Nereye kadar yabancı sinema? Soruyorum kendime hatta arkadaş ortamlarında sıkça bu konu açılıyor -herkes sinemasever, iletişim mezunu-olunca haliyle filmlere yapılan yorumlar dönen sohbetler biraz daha yakınmaya yönelik oluyor. Şimdi sizlere soruyorum, neden şu güzelim ülkemde bel altı komedisinden öteye gidemiyoruz. Böyle Greenboxların, efektlerin anasını ağlatan, vay ulan ne eserler ne dünyalar var adamların zihinlerinde, ne büyük beceri bu usta diye gözlerimizden ‘dım dırırımdın suyuna ölürüm Türkiye'm’ diye akan yaşları geçtim. Neden gerçekte karşılaşsak bizi kanser edecek tiplemelere gülüyoruz bu kadar. Tamam bunlar da ihtiyaç ama bizde aynı sakızın mavisi uzatıla uzatıla bir hal alıyo. Sevgili okur, sanma ki bu tür filmlere laf atıyorum, hatta izleyenlere de laf atmıyorum aslında. Benim laflar ile boğmak istediğim kişiler domino taşlarını harekete geçiren sistem.

Önce ilk taş iteklendi sonra diğerinin üstüne düştü, o diğer ardındaki taşın üstüne düştü derken hoop o taşların altında film sektörü de kaldı. Böyle aslında deşmeye başlasak sektör kan ağlıyor kan. Herkes kan ağlıyor domino taşlarının altında. Şimdi kardeşim öncelikle şunun farkına varalım, Türkiye'de 10 kişiden eeen iyi, en olumlu düşünce ile hareket edildiğinde 4 kişisi ciddi olarak festival filmlerini takip ediyordur. Peki neden? Ben sana söyleyeyim. Ekonomi, refah yaşam. Aslında çok basit duruyor değil mi? Şimdi ordan kulağından öptüğümünün birisi çıkar der ki ‘Her şeyi ekonomiye bağlıyorsunuz!’ Sevgili okurum, sosyoloji ve türevleri bile burjuva sınıfından çıkmıştır. Burjuva sınıfı rahat oohh, gelsin üzümler, gitsin şaraplar, sabahtan akşama eğlence. Ee tabii bunlar da bir yere kadar, netice itibari ile bu burjuva sınıfının boş vakti var. İnsan bu her zaman yiyecek içecek oynıcak değil ya. Diyor ki ‘ İnsan ne ile yaşar’ diyor ki kendine, soruyor ‘ ben nereden geldim, nereye gidiyorum?’ başlıyor Mirkelam gibi koşmaya sonu gelmeyen bir düşünme, sorgulama maratonu, ışıklar yanıyor kafada, ENFES. Ne oldu? Bu insan boş vaktinde kendini sorguladı, düşündü, irdeledi. Şimdi senin zamanın yok, geçinme telaşı. Para kazanayım, aile kurayım, kurduğum aileyi geçindireyim, öff işte bi ton şey, garip garip insanlar. Eve gel, yemek ye, enerjin var ise ailenle iki sohbet, sonra otur koltuğuna, zapla bakalım kanalları, ooo festival filmi -geç, uyku gelir, kafa almaz, kafan bir ton- diğer kanalda çerezlik anlamsız bir film. Kanalda kalındı. Diyorum sizi tekrar, burada ne çekenlere ne izleyenlere bir laf var, herkes haklı. Haksız olan tek şey hepimizin üstüne domino taşlarını yıkıp nefesimizi kesen sistem.

Oysa ne cevherler, ne akıllar var. Bu akılları destekleyenler yok, teşvik edenler, bu gençlerin ellerinden tutan yok. Aslında bu millet birçok şeye aç fakat farkında değil. Farkında olacak kadar, çektiği acıyı, akan kanı fark edecek kadar soğumasına imkan verilmiyor bu vücutların, bu beyinlerin. VURUN KIRBACI, VURUN KIRBACI. He, sanılmasın ki Batı sineması harika, Ey, Batı sineması! Sence de cinselliği çok fazla ön plana çıkarmadınız mı? İnsan sonraki sahneye korkarak geçiyor her an farklı görüntüler çıkabilir diye. Tabii, efsane filmleri tartışmaya açık değil fakat bizim bel altı esprilerimiz onların da şu ‘American Dream’ filmlerinden, cinsellik konusunda Zeus’un efsanelerini aratmayan cinsten filmleri de yani iç baydı.

Üzülme sevgili okur, sen de aslında çok kaliteli zevkleri olan, her festival filmini bilen kültürlü bir insan olabilirsin, tabii yaşamın ne zaman refaha  ulaşırsa. Bir umuttur yaşamak diyorum ve seni gözlerinden öperek uğurluyorum.

 

YORUMLAR

  • 2 Yorum