Neşe Güneş Taşkıran

Neşe Güneş Taşkıran


Denge

28 Aralık 2020 - 00:25

Dingin, sakin, dupduru bir sahilde, yer yer cilası dökülmüş tahta bir masa bulduğuna sevinmiş halde oturuyordu kadın.
    Yaz mevsimi bitmiş, herkes tarafından terk edilmiş gibi hissettiren bir sahil kasabasındaki derin huzurun buruk keyfini çıkarıyordu.
    Buruktu. Çünkü yalnızlığı sevmiyordu. Keyifliydi, çünkü tüm yaz boyunca neredeyse çıldırmış gibi tıka basa insan kaynayan sahil, tüm şefkati ve dingin haliyle sanki sadece onu sarıp sarmalamıştı.
    -“Ne güzelsin sevgili deniz. Uçsuz bucaksız görkeminle. Hırçınlığın, sükunetinle. Bereketin, tehlikenle ne güzelsin.” Diye mırıldandı belli belirsiz. Yüzünde gülümseme.
    Yüzünü ellerinin arasına alarak masaya dayandı. Birden keyfi kaçtı. Yüzünü buruşturdu. Masanın ayaklarından biri kısa mı, eğim mi var diye kontrol etti. 
    Evet, bir ayak küçücük kısaydı. Öf. Sinir olurdu.
    -“Dengesiz!”Dedi 
    Oturduğu sürece buna takılacaktı. Etrafına bakındı. Çekip gitmeyle, yükselti bulup düzeltme arasında kısa süre gidip geldi. Sadece bir saatlik keyif yapacak, sonra şehre evine  dönecek ve dinlenip işine gidecekti. Plan buydu.
    Yavaşça kalktı, kendine sinirlenerek söylendi. 
    -Takıntılısın! Birazdan gideceksin masanın dengesizliğinden sana ne!
    Ama aramaya devam etti.
    Az ilerde eski minik bir kayık iskeleye bağlanmış sağa sola sallanarak tek başınalığın keyfini çıkarır gibiydi.
    -“Gerçekten, yalnızlığında keyifli misin” diye fısıldadı hüzünle. 
    İçinden kayığa atlayıp “su nereye ben oraya. Ne macera olur ama” diye geçirdi.
Çok özendi. Genişçe gülümsedi.
     Ama o yapamazdı. Garantici, kuralcı, başarı odaklıydı. Soğuk bir kibir hali ona kalkan olmuştu. İş başarısının karşında kimselere göstermediği acınası yalnızlığını gizlemek zorunda kalmıştı hep. Ya başarı ya aşk, ya kariyer ya aile olmak. Bir türlü tutturamamıştı dengeyi işte, yapamamıştı. Yalnız ve başarılı, mutsuz ve güçlü...
    Gözleri hızla yükselti arıyordu. Bu düşünceler içinde, çok derin bir yeri karmakarışık ediyordu. Huzursuzlandı.
    Nihayet aradığı tahta parçasını buldu. Yavaş adımlarla geri dönüp masanın ayağını yükseltti. Tamamdı. Artık masa sallanmıyordu. 
    Tuhaf bir huzursuz iç rahatlamasıyla bir masaya bir de uzakta sallanan kayığa  dalgın gözlerle baktı. Sanki önemli bir sorunun cevabını arar gibi bir kaç saniye öylece kalakaldı.
    Sonra, çok sevdiği uçsuz bucaksız maviliğe dönerek minnettar bir sessiz vedayla arabasına yöneldi. Ayakları ıslak kumlara gömülerek zorlukla yürümeye çalışırken homurdandı.
    -“Yürüyemiyorum işte, dengem bozuluyor.”

YORUMLAR

  • 8 Yorum