Depreme dayanıklılık çelik yapı ile mümkün
Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Consera Kurucusu Melih Şimşek, geleneksel yapılara göre 7-8 kat daha dayanıklı olan ve 2-3 katı hızlı tamamlanan çelik yapılarla, depremin yaralarının daha çabuk sarılabileceğini vurguluyor. Derneğin araştırması da deprem bölgesinde yüzde 2,4’lük paya sahip çelik yapıların yıkılmadığını gösteriyor
21 Kasım 2023 - 16:52
Dünyadaki depremlerde, çelik yapılar çok daha az hasar almış. Türk Yapısal Çelik Derneği’nin, 6 Şubat’taki depreme yönelik araştırmaları da bunu doğruluyor. Türkiye’deki yapıların çok azı çelik. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Daire Başkanlığı’nın Mart 2023 raporuna göre, deprem bölgesindeki binaların yüzde 86,7’si, dairelerin yüzde 95,4’ü betonarme. Binaların yüzde 2,4’ü çelik, yüzde 3,5’i yığma ve yüzde 3,6’sı prefabrik. Geriye kalan ise ahşap, karma veya tanımlanamayan taşıyıcı sistem olarak belirtiliyor. Türk Yapısal Çelik Derneği’nin araştırması, yüzde 2,4’lük paya sahip çelik yapılardan hiçbirinin can kaybına açmadığını gösteriyor. Hatay’ın merkezinde, modüler çelik yapı sistemiyle inşa edilen The Museum Hotel, hiçbir hasar almadan depremi atlattı. Türkiye’de çelik yapıların oranı betonarme binalara göre çok düşük, sadece yüzde 5. Bunun yüzde 4’ü de fabrika gibi endüstriyel yapılardan oluşuyor. Çelik yapılar, geleneksel yapılara göre iki kat hızlı inşa edilebildikleri için, normal hayatlarına dönmeyi bekleyen depremzedeler için çok önemli.
Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, 1999 Depremi’nden beri az yol alındığını hatırlatarak, “İstanbul’da 2000 öncesi konut sayısı 4 milyon 500 bindi, şu anda 6 milyon 384 bin. Bakanlık verisine göre, kentsel dönüşümle 695 bin konutun dönüşümü sağlandı, yani 2000 öncesi yapıların yüzde 16’sı yeni yönetmeliklere göre inşa edildi. 2000 sonrası inşa edilen tüm yapıların deprem dirençli olduğunu varsayarsak -ki değil- İstanbul’da 3 milyon 800 bin deprem riski taşıyan konut var. Bu rakamlara iş yerleri, sosyal yapılar dahil değil. Ülkemizdeki 38 milyon 400 konuttan ne kadarı depreme dirençli. Kısacası, ülkemizin en önemli sorununda sınıfta kalmış durumdayız” diyor.
Yarım asır ve 2,5 milyon metrekarelik inşaat deneyimiyle Consera, çelik yapıları ülkeye yaymayı hedefliyor. Şimşek, çelik yapıların neden depreme daha dayanıklı olduğunu şöyle açıklıyor: “Deprem, binaları ağırlıkları oranında etkiler. Yapı toplam ağırlığı ne kadar fazla ise, deprem kuvveti de o kadar çok olur. Bu sebeple deprem kuşağındaki yapılar hafif malzemelerle inşa edilmeli. Dünyada gelişmiş ve deprem coğrafyasında bulunan ülkelerin tercih ettiği malzeme, çeliktir. Çelik yapılar, geleneksel -özellikle betonarme- yapılara göre, 7 ile 10 kat daha hafiftir ve deprem kuvvetine daha az maruz kalır. Çelik taşıyıcılı yapılar, endüstriyel ortamda yüzde 100 denetimle üretildiklerinden çok daha fazla güvenilir. Denetimi kolay. Yapıların salınımı, esnekliği hasar almasını önleyen bir husus. Çelik yapılar, yine geleneksel yapılara göre çok daha esnek.”
Modüler çelik yapıların endüstriyel ortamda üretilmesi, iklim koşullarından bağımsız 24 saat çalışabilme imkânı vermesi hızlı yapılaşma için de en ideal seçim olmasını sağlıyor. Şimşek, sistemin deprem yaralarını onarmada 2-3 kat hızlı olduğunu vurgulayarak, “Deprem sonrası normal yaşam dönüşü sağlayacak ilk eylem, yaşam alanlarını hızlı inşa etmek. Japonya 1995 Kobe depreminden sonra yaralarını iki yılda sardı ve sonraki depremlere karşı önemli kararlar aldı. Yüksek yapılar için sismik izolatörleri keşfetti, hızlı yapılaşma için çelik sistem kullandı. Çelik yapı sistemlerinde taşıyıcı iskelet fabrikada, iklim koşullarından bağımsız, endüstriyel yöntemlerle 2-3 kat daha hızlı üretilir, yapının tamamlanma süresini yüzde 50 kısaltır. Çelik sistemli modüler yapılarda bu hız yüzde 100’e varan süre avantajları sağlar. Ülkemizin depremlere hazırlanabilmesi için hızlı inşaat yapabilmek çok değerli. Bir şehir 10 yerine beş senede eski haline gelebilir” diye konuşuyor.
1999 Depremi’nin öğrettikleri çeliğe yönlendirdi
1999 Depremi sonrası, “Daha güvenli mekânlar nasıl inşa edilebilir?” konusunda araştırma ve geziler yapan Şimşek, yanıtın çelik yapılar olduğunu anladığından beri yöntemin yaygınlaşması için uğraşıyor. Bu amaçla 2001’de Türkiye’nin ilk ve en büyük üretimi yapan hafif çelik fabrikasını kuran Şimşek, bu süreci şöyle anlatıyor; “1999 Depremi’ne kadar geleneksel yapı inşa eden aile şirketinin ikinci nesli olarak çalışıyordum. Bu sürede birkaç çelik yapı inşa ettik. Biri 1997’de Adapazarı-Akyazı Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tekstil boyama fabrikasıydı. 1999’da organize sanayide hiç hasar almayan ve üretimine devam eden tek fabrikaydı. Mühendis ve inşaat firması olarak çelik yapı tercihinin deprem ülkesinde ne demek olduğunu anladık. Bu iş, şirketimizi değiştirdi. O yıllarda geleneksel çelik yapı projeleri az da olsa vardı ama hafif çelik yapılar yoktu. İsmi, biz koyduk. Amerika’dan know-how alarak ilk hafif çelik fabrikasını, mühendislik ekibimizi oluşturduk. Mühendislik ekibimiz, ülkemizde ilk hafif çelik binaları tasarladı, üretti ve uyguladı. Yönetmeliğin çıkmasına katkılarda bulundu. Depreme çare yapı kategorisini açan firmanın mensubu olduğum için huzurluyum.”
Son üç yılda yüzde 30 büyüme
Türkiye’de deprem sorununa en etkili çözüm olan çelik yapıların geliştirilmesi, yaygınlaşması için çalışmayı vatandaşlık görevi olarak gören Şimşek, “Bu yapı sistemine ülkemizin çok ihtiyacı var. Şirket olarak ülkedeki kalıcı çelik ve modüler çelik yapı ihtiyacının karşılanması için çalışırken, bu yapıları dünyanın her yerine ihraç etmek için gereken kapasite artışını yaparak üreteceğiz. Consera, çelik yapı odağında mühendislik, üretim, uygulama ve gayrimenkul geliştirme guruplarını aynı anda istihdam eden tek şirket. Özellikle anahtar teslim yapı projelerindeki binlerce kullanıcı deneyimi, çelik yapılara ait en ideal üretim ve yapım yöntemlerini bize öğretti. Ekibimiz, dünyadaki tüm standartlara göre üretim ve proje yapabilecek bilgi ve deneyime sahip. Son üç yıldır yüzde 30 büyüdüğümüz düşünülürse, hedefimize ulaşmak için emin adımlarla ilerliyoruz” diyor.
Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, 1999 Depremi’nden beri az yol alındığını hatırlatarak, “İstanbul’da 2000 öncesi konut sayısı 4 milyon 500 bindi, şu anda 6 milyon 384 bin. Bakanlık verisine göre, kentsel dönüşümle 695 bin konutun dönüşümü sağlandı, yani 2000 öncesi yapıların yüzde 16’sı yeni yönetmeliklere göre inşa edildi. 2000 sonrası inşa edilen tüm yapıların deprem dirençli olduğunu varsayarsak -ki değil- İstanbul’da 3 milyon 800 bin deprem riski taşıyan konut var. Bu rakamlara iş yerleri, sosyal yapılar dahil değil. Ülkemizdeki 38 milyon 400 konuttan ne kadarı depreme dirençli. Kısacası, ülkemizin en önemli sorununda sınıfta kalmış durumdayız” diyor.
Yarım asır ve 2,5 milyon metrekarelik inşaat deneyimiyle Consera, çelik yapıları ülkeye yaymayı hedefliyor. Şimşek, çelik yapıların neden depreme daha dayanıklı olduğunu şöyle açıklıyor: “Deprem, binaları ağırlıkları oranında etkiler. Yapı toplam ağırlığı ne kadar fazla ise, deprem kuvveti de o kadar çok olur. Bu sebeple deprem kuşağındaki yapılar hafif malzemelerle inşa edilmeli. Dünyada gelişmiş ve deprem coğrafyasında bulunan ülkelerin tercih ettiği malzeme, çeliktir. Çelik yapılar, geleneksel -özellikle betonarme- yapılara göre, 7 ile 10 kat daha hafiftir ve deprem kuvvetine daha az maruz kalır. Çelik taşıyıcılı yapılar, endüstriyel ortamda yüzde 100 denetimle üretildiklerinden çok daha fazla güvenilir. Denetimi kolay. Yapıların salınımı, esnekliği hasar almasını önleyen bir husus. Çelik yapılar, yine geleneksel yapılara göre çok daha esnek.”
Modüler çelik yapıların endüstriyel ortamda üretilmesi, iklim koşullarından bağımsız 24 saat çalışabilme imkânı vermesi hızlı yapılaşma için de en ideal seçim olmasını sağlıyor. Şimşek, sistemin deprem yaralarını onarmada 2-3 kat hızlı olduğunu vurgulayarak, “Deprem sonrası normal yaşam dönüşü sağlayacak ilk eylem, yaşam alanlarını hızlı inşa etmek. Japonya 1995 Kobe depreminden sonra yaralarını iki yılda sardı ve sonraki depremlere karşı önemli kararlar aldı. Yüksek yapılar için sismik izolatörleri keşfetti, hızlı yapılaşma için çelik sistem kullandı. Çelik yapı sistemlerinde taşıyıcı iskelet fabrikada, iklim koşullarından bağımsız, endüstriyel yöntemlerle 2-3 kat daha hızlı üretilir, yapının tamamlanma süresini yüzde 50 kısaltır. Çelik sistemli modüler yapılarda bu hız yüzde 100’e varan süre avantajları sağlar. Ülkemizin depremlere hazırlanabilmesi için hızlı inşaat yapabilmek çok değerli. Bir şehir 10 yerine beş senede eski haline gelebilir” diye konuşuyor.
1999 Depremi’nin öğrettikleri çeliğe yönlendirdi
1999 Depremi sonrası, “Daha güvenli mekânlar nasıl inşa edilebilir?” konusunda araştırma ve geziler yapan Şimşek, yanıtın çelik yapılar olduğunu anladığından beri yöntemin yaygınlaşması için uğraşıyor. Bu amaçla 2001’de Türkiye’nin ilk ve en büyük üretimi yapan hafif çelik fabrikasını kuran Şimşek, bu süreci şöyle anlatıyor; “1999 Depremi’ne kadar geleneksel yapı inşa eden aile şirketinin ikinci nesli olarak çalışıyordum. Bu sürede birkaç çelik yapı inşa ettik. Biri 1997’de Adapazarı-Akyazı Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tekstil boyama fabrikasıydı. 1999’da organize sanayide hiç hasar almayan ve üretimine devam eden tek fabrikaydı. Mühendis ve inşaat firması olarak çelik yapı tercihinin deprem ülkesinde ne demek olduğunu anladık. Bu iş, şirketimizi değiştirdi. O yıllarda geleneksel çelik yapı projeleri az da olsa vardı ama hafif çelik yapılar yoktu. İsmi, biz koyduk. Amerika’dan know-how alarak ilk hafif çelik fabrikasını, mühendislik ekibimizi oluşturduk. Mühendislik ekibimiz, ülkemizde ilk hafif çelik binaları tasarladı, üretti ve uyguladı. Yönetmeliğin çıkmasına katkılarda bulundu. Depreme çare yapı kategorisini açan firmanın mensubu olduğum için huzurluyum.”
Son üç yılda yüzde 30 büyüme
Türkiye’de deprem sorununa en etkili çözüm olan çelik yapıların geliştirilmesi, yaygınlaşması için çalışmayı vatandaşlık görevi olarak gören Şimşek, “Bu yapı sistemine ülkemizin çok ihtiyacı var. Şirket olarak ülkedeki kalıcı çelik ve modüler çelik yapı ihtiyacının karşılanması için çalışırken, bu yapıları dünyanın her yerine ihraç etmek için gereken kapasite artışını yaparak üreteceğiz. Consera, çelik yapı odağında mühendislik, üretim, uygulama ve gayrimenkul geliştirme guruplarını aynı anda istihdam eden tek şirket. Özellikle anahtar teslim yapı projelerindeki binlerce kullanıcı deneyimi, çelik yapılara ait en ideal üretim ve yapım yöntemlerini bize öğretti. Ekibimiz, dünyadaki tüm standartlara göre üretim ve proje yapabilecek bilgi ve deneyime sahip. Son üç yıldır yüzde 30 büyüdüğümüz düşünülürse, hedefimize ulaşmak için emin adımlarla ilerliyoruz” diyor.
YORUMLAR